Depreme dayanıklı yapılar inşa etmeliyiz

TAKİP ET

Yurtiçi ve yurtdışında farklı ölçek ve fonksiyonlardaki mimari projelerle ön plana çıkan Aura Design Studio Kurucusu Mimar Filiz Cingi Yurdakul, deprem nedeniyle oluşabilecek yıkım ve kayıplara karşı konutlarımızda almamız gereken önlemleri aktardı.

İlk olarak yapının yeri ve zemininin araştırılması gerekiyor. Yapının ruhsatının alındığı belediyede yapının onaylı zemin etüd raporunun bulunduğunu ve bu raporda yapının zemin değerlerinin yer aldığını belirten Mimar Filiz Cingi Yurdakul, yapının vadi tabanında, akarsu yakınında, bataklık bölgesinde, fay hattı üzerinde bulunması veya deprem sırasında sıvılaşma riski olan zeminde yer almasının yapıyı deprem dayanıklılık testine sokmak için yeterli birer sebep olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Yapınız bu tür bölgelerde yer almıyor olsa bile eğer yapı daha önce bir deprem geçirdiyse yani yorgun bir yapıysa yine de mutlaka profesyonel destek alınmalı.”

Mimar Filiz Cingi Yurdakul’a göre bir yapı deprem geçirmediyse takip edilecek çeşitli adımlar bulunuyor. Bunlardan en önemlisi ise onaylı ruhsat projesine uygunluk: “Yapılar, onaylanan mimari ve statik proje doğrultusunda inşa edilmeli ve sonrasında da bu projeye sadık kalınmalı. Yapıya sonradan kaçak kat eklenmesi, asansör yapılması, tadilat sırasında kolonların tahribatı gibi projede yer almayan uygulamaların hayata geçirilmesi yapı sağlamlığı ve bütünlüğüne geri dönülemez olarak zarar veriyor. “ Eğer yapıda tahribat var ise profesyonel destek almak bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.

Kullanıcıların bodrum katlardaki kirişlerde ve kolonlarda derin çatlaklar ya da bu taşıyıcılar içindeki demir aksamlardan açığa çıkan ve paslanan donatılar olup olmadığının, bodrum kattaki taşıyıcı duvarlardaki olası nem ve su varlığının tespiti, tesisat boruları geçirilirken kirişlerin zarar görüp görmediğinin kolaylıkla tespit edilebileceğini dile getiren mimar, taşıyıcı duvarların su izolasyonu bozulması veya yetersizliği sebebiyle suya maruz kalması halinde duvar içindeki donatıların da paslanabileceğine önemle dikkat çekiyor.

Ülkemizde riskli yapı tespitleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisans verilen kuruluşlar ve belediyeler tarafından yapılıyor. Binanın ihtiyaçları ve ne kadar risk altında olduğunu detaylı olarak analiz eden uzmanlar gelip binayı genel olarak inceledikten sonra binanın taşıyıcı sistemine detaylı olarak inceleme başlatıyorlar. Binanın genel durumu, zemin analizi, yapının fay hatlarına olan yakınlığı da inceleniyor. Son ve asıl olarak binadan tahribatlı veya tahribatsız deney yöntemleriyle alınan örnekler incelenerek taşıyıcı sistemin kontrolü sağlanıyor.

Bitişik nizam veya kendi içinde kot farklılığı olan yapılarda da kısa kolon etkisinin kontrol edilmesi gerektiğini ve böyle noktalar varsa mutlaka güçlendirme yapılması gerektiğini vurgulayarak ekliyor: “Karot alımı veya röntgen tipi araştırma yapıldıktan sonra risk raporu hazırlanır. Uzmanlar yapının depreme dayanıklı olup olmadığına karar verir. Gerekli görülürse güçlendirme işlemi başlatılabilir veya bina tahliye işlemleri devreye konur.”

AURA Design Studio kurucusu Mimar Filiz Cingi Yurdakul, deprem yıkımları gerçekleşmiş bölgelerde ise, kentler yeniden planlanırken multi disipliner bir yaklaşım ile şehirlerin gelişim, tarım ve ekonomi politikaları birlikte değerlendirilerek, göçlerin de engellenmesini sağlayacak ekonomik modeller, yatırımlar, sosyal donatılar eklenmesi gerektiğini belirtiyor.

Tüm deprem bölgelerindeki kalıcı barınma çözümlerinde çok sesli ve şehir ruhuna sadık kalınarak kent hafızasının korunması, tarihi eserlerin restorasyonlarının aslına uygun olarak acele edilmeksizin yeniden inşası konularının önem kazandığını belirtiyor.

ankara ekonomi mimarlık ankara ekonomisi